gecce-

Son dönemde onu tanıyan bilen merak eden pek çok insanın dilinde farklı İzzet Çapa senaryoları dolaşıyor. 


Amerika da ne yapıyor? Türkiye ye neden gelmiyor yoksa gelemiyor mu? Amerika ya mı kaçtı? 


Tüm merak edilenleri sizin için sordum ve 30 yılı aşkın dostluğumuza istinaden en samimi cevapları aldım.



1- İzzet, son dönemde senin adının geçtiği her yerde insanlarda bir merak gözlemliyorum. İzzet neden Amerika’da ve neden bu kadar uzun süredir Türkiye’ye gelmiyor diyorlar. Buradan merakları bir nebze giderelim mi?

Giderelim de, ben ne dersem diyeyim bazıları potansiyelleri kadar anlayacak. Sen soramıyorsun, ben söyleyeyim: “Bir sorun oldu da Amerika’ya mı gitmek zorunda kaldın?” diyeceksin ama yok be iki gözüm. Bunlar üç-beş tane kendini bilmez ama her şeyi bildiğini zanneden entelektüel kıroların hıyarca yorumları. Günün sonunda ben ne dersem diyeyim, onlar bok atmaya devam edecekler. Bakayım, umurumda mı? Hımm… Hiç değilmiş. 🙂 Ben kendi yolumda, kendimi aşarak devam ediyorum. Benim kariyerim olduğu yerde durmadı. Klişe tabirle dünya ligine açılıyorum.

2- Bana Amerika’ya yerleşeceğini ve yeme içme sektörüne gireceğini söylesen, senin New York tercihini yapacağını düşünürdüm. Çünkü çok iyi hatırlıyorum, yıllar önce geldiğinde Miami’yi hiç sevmemiştin. Bu arada ne değişti, neden Miami’de yaşamayı tercih ettin?

Bundan beş yıl önce olsa söylediğin doğru ancak New York göçmenleri, trafiği ve pahalılığı ile birçok metropolü gölgede bırakır. Miami yeme içme sektöründe hala bakir ve yeni soluklara ihtiyacı var. E orada da şampiyonlar liginde final oynamak için biz giriyoruz.

3- Öncelikle yeni projenden bahsedelim. Uzun bir araştırma sürecinden sonra Miami’de Pickle’ı açmaya karar verdin. Pickle ismi nereden geldi, mekana nasıl karar verdin ve nasıl bir konsept planlıyorsun? İnsanlar bu yeni İzzet Çapa projesinde farklı nelerle karşılaşacak?

Öncelikle menü Türk, Yunan ve Ermeni mutfağından oluşacak. Saat 23.00’e kadar yemek müziği olacak. Sonrasında ise mekanın ritmi değişip eğlenceli bir ruha bürünecek. Mekanı ise ilk gördüğümde “tamam burasıdır” dedim ama yol arkadaşım diyebileceğim ender insanlardan Mimar Ali Türker olmadan uçuşa geçemeyeceğimi hissettim. Tek telefonla hemen “geliyorum” dedi. Daha fazla detay için açılışa bekliyorum. 🙂

4- Sence tek bir mekanla yetinebilecek misin? Başka planların var mı, yoksa akışa mı bıraktın?

Her şey akışında güzel. Beni tanıyorsun, tabii ki kafamdan bin tane tilki geçiyor ve birinin bile kuyruğu birbirine değmiyor ama dediğim gibi her şey akışında güzel. Zamanını bekleyelim görelim.

5- Türkiye’de 70 küsur işletmeye imza atmış bir profesyonelsin, burada da bir süredir yiyecek içecek sektörünü araştırıyorsun; bu sektörü Amerika ve Türkiye olarak karşılaştıracak olsan neler söylersin? Dikkatini en çok neler çekti?

İnan bana maliyetler Amerika’daki gibi düşük, malzemeler de kaliteli olsa Türkiye çok daha önde… Burada aldığım fiyatlara ne et ne de sebze bulabiliyorsun Türkiye’de. Hani bu aralar çok tekrarlanıyor ya, tarım ve hayvancılık ülkesi olamamanın acısını en çok çeken sektörlerden biri de yeme içme sektörü.

6- Senin çalışma sisteminde en önemli kısım her zaman ekibin olmuştur. Hatta ekibinle yaşar, onlarla seyahat eder, her anını çekirdek kadronla paylaşırsın. Miami’de bu ekibi kurabildin mi? Türkiye’den destek aldığın birileri var mı? Alışageldiğin ekibinden ayrı, bambaşka bir ortamda yeni bir projeye yeni insanlarla girmek seni korkutuyor mu, heyecanlandırıyor mu?

Ben teknik direktörüm. Bana teslim edilen takımı şampiyon yapmakla görevliyim. Yanımda kimseyi getirmedim. Eğer ben başarının öznesiysem, burada da çok iyi bir ekip kurabileceğime inanıyorum.

7- Cahide’yi merak ediyorum. Cahide ile yollarını neden ayırdın? Gözbebeğin, ellerinle ilmek ilmek işleyip büyüttüğün, bu noktaya getirdiğin bu çok başarılı markayı bırakırken neler hissettin, şimdi Cahide ne olacak?

İnan bana hiçbir şey hissetmedim. Artık markalarla duygusal bağ kurmuyorum. Şehmus Şerbetçi’yle on yıl çok düzgün bir ortaklık yaptık. Ama onun yanında çalışan kraldan çok kralcılar bana göre her açıdan markayı aşağı çekmeye çalışıyorlardı. Bu döngüde isim hakkını satmak en iyisi olacaktı. Şehmus Bey’le el sıkışarak son derece medeni bir şekilde ayrıldık. Orada çalışan yüz kişinin üstünde kardeşim var. Sırf bu yüzden bile Cahide dualarımda.

8- Türkiye’de şu anda sana ait devam eden projelerin var mı?

Şu an için hayır ama olmayacak anlamına gelmiyor. Bir anda ilginç bir projeyle beni tekrar İstanbul gece hayatında görebilirsin.

9- Miami’de İstanbul’daki hayatından farklı neler yapıyorsun? Bir günün nasıl geçiyor ve Zerde kim?

Zerde bir yıldır Miami’deki yarenim. Ona köpek demeye dilim varmıyor. Çünkü iniş ve çıkışlarıyla tam ben… Dünyanın en mülayim canıyken bir anda ejderhaya dönebiliyor. İyi ki var… Miami’de çok daha fazla okuma ve belgesel izleme şansına sahip oldum. Her şeyden önce bir yere yetişmek ve koşturmak zorunda değilim. Burada daha yavaş bir hayatım var. Türkiye’de Zorba’da Greek gibi yaşarken burada Buddha gibi yaşıyorum. 🙂

10- Sen hep kalabalık yaşadın, burada vaktinin çoğunu Zerde ile geçiriyorsun. Kendini yalnız hissettiğin anlar oluyor mu? Bu yalnızlığın İzzet’e katkısı ne oldu?

Günde en az 6 saat sevgilimle görüntülü telefonla konuşuyorum. Benden genç olmasına rağmen akıl hocam ve sakin yanım. O yüzden kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Ayrıca sen varsın. Arto ve Yılmaz var. Keyfim yerinde yani.

11- Miami’nin en sevdiğin ve hiç sevmediğin yönleri neler?

İnsanların mutlu olmasını seviyorum ama nemi hiç sevmiyorum. Ayrıca İngilizcenin burada ikinci dil olması. Ciddi bir Hispanic nüfusunun varlığı İngilizce anlaşmayı zorlaştırıyor.

12- Türkiye’ye uzun zamandır bu kadar uzaktan bakmak neleri daha iyi görmeni ve anlamanı sağladı? Sence buradan ülkemizi nasıl görüyorlar, hakkımızda dedikodu yapan var mı? 😉

Nasıl gördüklerini söylersem sen yazamazsın. Yazarsan da site kapanır. 🙂 Boş ver bunları… Tek hedefim dünya ligindeki başarım ve alacağım ödüller.

Etiketler