gecce-

İstanbul’da yemek yemek, sadece bir ihtiyaç değil; çoğu zaman bir ritüel. Boğaz’ın serinliğinde bir kadeh eşliğinde gelen ızgara kuzu ya da Nişantaşı’nın ortasında Asya esintili bir tortellini… Bu şehir, damağımıza çok şey anlatıyor. Her mekan bir durak, her tabak bir hikaye. Bu yazıda, İstanbul’un ruhunu en iyi anlatan restoranları ve onlara yakışan imza lezzetleri senin için eşleştirdim.

Hazırsan, Boğaz’dan başlayıp Levanten tatlara uzanan bu lezzet yolculuğuna çıkalım.

Sunset Grill & Bar – Tuna Tataki

Ulus Parkı’nın en özel köşelerinden birinde, İstanbul’un panoramik manzarasına karşı konuşlanan Sunset, 1994’ten beri kentin fine dining sahnesinin başrol oyuncularından. Tuna Tataki, bu mekanın zarafetle bütünleşmiş lezzet anlayışını yansıtıyor. Hafifçe mühürlenen ton balığı; lime-soya sosu, taze zencefil ve çıtır patatesle adeta Japon zarafetini Akdeniz dokunuşuyla buluşturuyor. Sofrada estetik, damakta denge.


Paper Moon – Ahtapot Carpaccio

Etiler’in şık duraklarından Paper Moon, yalnızca İtalyan mutfağıyla değil; sadeliğiyle de büyülüyor. Şef Giuseppe Pressani’nin mutfağında hazırlanan Ahtapot Carpaccio, geleneksel tarifin taptaze ve sofistike bir yansıması. Narenciye dokunuşları, ince dilimlenmiş ahtapot ve dingin atmosfer… Bu tabakta zaman yavaşlıyor.


Frankie İstanbul – Ördek Tortellini

Frankie, klasik Akdeniz dokusunu, Asya’nın teknik ustalığıyla buluşturarak kendine has bir çizgi oluşturuyor. Ördek tortellini, adaçayı, frenk üzümü ve bir damla konyakla sofistike bir armoni yaratıyor. Modern şehirli damaklara hitap eden bu tabak, İstanbul’un gastronomik çeşitliliğine güzel bir selam.


Liman İstanbul – Izgara Kuzu Küşleme

Geleneksel Türk mutfağına duyduğu saygıyı modern yorumlarla taçlandıran Liman İstanbul, Haliç kıyısında sade ama çarpıcı bir deneyim sunuyor. Izgara kuzu küşleme, tam kıvamında pişirilmiş, hafif tütsülü aroması ve dengeli sunumuyla tanıdık lezzetlere çağdaş bir yaklaşım getiriyor.


The Galliard Brasserie – Dana Kaburga ve Yabani Mantarlı Kesme Makarna

İstanbul’un şık brasserie konseptiyle öne çıkan adreslerinden biri olan The Galliard, yalnızca yemekleriyle değil, ambiyansıyla da farklılaşıyor. Dana kaburga, uzun süre pişirilmiş ve yaban mantarıyla birlikte maltagliati makarna üzerinde sunuluyor. Her lokmada derinlik, her tabakta karakter var.


Madhu’s – Kashmiri Rogan Josh

Hint mutfağının zengin baharat paletini İstanbul’a taşıyan Madhu’s, Swissôtel The Bosphorus’ta dikkat çeken bir konumda yer alıyor. Geleneksel baharatlarla ağır ateşte pişen Rogan Josh, kuzu etinin yoğunluğunu dengeleyen aromatik derinliğiyle Hint mutfağını hakkıyla temsil ediyor. Sofrada kültür, tabakta tarih var.


İnari Omakase – King Crab Tostada

Japon minimalizmiyle İstanbul estetiğini birleştiren İnari Omakase, hem menüsüyle hem de tasarımıyla deneyim odaklı bir mekan. King crab tostada, çıtır incecik bir tostada üzerinde kral yengecin umami zenginliğiyle buluştuğu bir lezzet gösterisi. Her lokma, ustalıkla örülmüş bir kompozisyon gibi.


Kaicy – Bergamotlu Somon

Yenilikçi Levanten mutfağını İstanbul’da en rafine haliyle sunan Kaicy, şef Aziz Doğrucu’nun modern anlatımıyla öne çıkıyor. Bergamotla aromalandırılmış somon; dukkah, enginar ezmesi ve zereşkli beurre blanc sosla bambaşka bir seviyeye taşınıyor. Lezzet burada sadece lezzet değil; anlatı da aynı zamanda.


Grill Prime – Pesto Soslu Kabaklı Enginar

Etin hakkını veren Grill Prime, bu kez sebze severleri mutlu edecek bir tarifle karşımıza çıkıyor. Pesto sosla tamamlanan kabaklı enginar, jülyen kesilmiş taze kabak, avokado ve pancarla birleşiyor. Hem hafif hem doyurucu, modern şehir insanının tabağına uygun bir seçim.


Parlé – Somon Gravlax

Zorlu Center’da şehirli zarafetin adreslerinden biri olan Parlé, İskandinav mutfağını modern bir İstanbul yorumu ile sunuyor. Somon gravlax; yeşil elma, avokado, rezene ve kinoa ile hem görsel hem aromatik bir bütünlük yakalıyor. Sofistike bir öğle arası ya da hafif bir akşam yemeği için birebir.


Gina – Gorgonzolalı Ispanaklı Gnocchi

İtalyan mutfağının İstanbul’daki elegan temsilcilerinden Gina, beyaz örtülü masaları ve sakin atmosferiyle göz dolduruyor. Ispanaklı gnocchi, ceviz ve gorgonzola ile buluşunca ortaya çıkan şey yalnızca bir yemek değil; aynı zamanda damakta kalan bir anı oluyor.

İstanbul’un lezzet atlası artık yalnızca “nerede ne yesek?” sorusuna yanıt vermiyor. Her lokma, bir hikayenin kapısını aralıyor. Şehir değişiyor, damaklar dönüşüyor ama bazı tatlar, işte böyle hafızalara kazınıyor…

Hazırsanız, haritayı cebinize koyun. Bu hafta rotanızı biraz Boğaz’a, biraz Uzak Doğu’ya, biraz da Anadolu’nun yeniden yorumlanmış tatlarına çevirin.