İnstagram: @ipekkobaner
Bugünkü yazımızda kuzey ülkeleri anlatımlarına bakalım istedim. Sonuçta birçok film ve dizi bize onları anlatıyor. Game of Thrones olsun Yüzüklerin Efendisi olsun hep Kelt mitolojisi figürleriyle doludur. Baş kahramanlarda Druidlerdir.
Kimdi bu Druidler?
Druidlerin bir nevi rahip oldukları belirtilir. Kelt ırkının ve geleneklerinin koruyucusu olan bu rahipler sınıfıydılar. Bilgelikleriyle saygı gören ve neredeyse her sözleri kanun kabul edilen ve yerine getirilen Druidler için çok güçlü birer büyücü denilirdi.
Roma imparatoru Julius Caesar onlar hakkında ilk yazanlardandı. Birçok detaya da onun sayesinde ulaşırız.
Druidler, bazı anlatımlarda doğanın koruyucuları, başka anlatımlarda ise insan kurban eden korkunç kişilerdi. Ancak hem Galya’da hem de Britanya’da halkın istilacılara karşı durmasında da en büyük rolü oynamışlardı. (Hopdediks ve Asteriks’i duymayanımız yoktur, sanırım.)Kelt birliğinin en önemli dayanağı bu bilge rahiplerdi.
İnsan Kurbanı
Romalı yazar Diodorus Siculus onları şöyle anlatır:
“Bunlar geleceği kuşların uçuşuna bakıp ötüşlerini dinleyerek ve kutsal saydıkları hayvanları kurban edip iç organlarının dökülüşü ve kanlarının akışına bakarak tahmin ederlerdi. …
Çok önemli meselelerde ise insan kurban ederlerdi. Önce kurbanın göğsünü ve karnını bir hançerle yararlar, iç organlarının dökülüşü ile kanının akma biçimine göre geleceği okurlardı.”
Ruh Ölür mü?
Druid inancının en belirgin özelliklerinden biri de ruhun ölmediğine ve göç ettiğine inanmalarıdır. Caesar’dan öğrendiğimize göre Druidler bütün eğitimlerini ruhun yok olmadığına ve bulunduğu beden öldüğünde bir başka bedene geçtiği düşüncesi üzerine şekillendirmişlerdir. Bu inanca sahip olmaları onların ölümden korkmamasına neden olur.
.
Aynı konuda Yunan kökenli Romalı tarihçi LuciusPolyhistor şöyle yazar: “Galyalılar, insan ruhunun ölümsüz olduğuna ve bulunduğu bedenin ölümünden belirli bir süre sonra başka bir bedene geçtiğine dair Pythagorasçı bir inançla karşımıza çıkmaktadır.”
Polyhistor iseDruidleri filozof olarak görmekte ve ruh göçü inançlarını Pythagoras’tan almış olduklarını düşünmektedir.
Druidlerin astronomiye özel önem verdiklerini, coğrafi durumu, doğa felsefesinin farklı alanlarını ve dinle ilgili problemleri incelediklerini yine Caesar bize anlatır.
Druidler Kelt toplumu içerisinde otoriteleri kesinlikle sorgulanamayan yol gösterici bilge kişilerdi. O kadar etkiliydiler ki Diodorus ve Strabo’dan ayrı ayrı öğrendiğimize göre savaşmak üzere olan iki ordunun arasına girip savaşı bitirme gücüne bile sahiptiler. StraboDruidler için insanların en adil olanları demektedir. Caesar da onların kökenlerini klasik Roma düşüncesine göre Tanrı Jüpiter’e dayandırmakta bir mahsur görmemişti.
Cicero ve kuş falcıları
Druidler üzerine pek çok eserde bahisler bulunmasına rağmen ismi verilerek herhangi bir klasik metinde kendisinden bahsedilen tek Druid’e Cicero’nun De Divinatione adlı eserinde rastlarız. Cicero Galya’daki kahinler ve kuş falcılarından bahsederken Haedui Kavmi’nden Diviciacus’u bir Druid olarak tanıtır.
Kelt toplumunda çok önemli bir yere sahip olan Druidler pek çok farklı görev ve yetkiye sahiptiler. Öncelikle yargıçtılar, ayrıca şifacı ve kahindiler, bütün dini meselelerin tek otoritesi olarak bilgin-rahip, kadim bilgilerin sahibi olarak eğitimci ve sezgilerinin gücüyle de kral-seçen kişilerdi.
Druidler ozanlar, büyücüler yani sezgi gücü ve büyü yetenekleriyle şifacılık, astroloji ve kehanet bilenlerdi.Ve en son olarak;
Yargıda bulunma, toplumsal tören ve ritüelleri yönetme, esinlenme, cezalandırma-ödüllendirme ve her konuda doğru karar verebilme yeteneklerine sahip olanlar olarak bilindiler.
Druid Daireleri
Druidler toplantılarında bir daire oluşturacak şekilde otururlardı. Bu herhangi birinin diğerinden üstün olmadığını göstermenin yanı sıra mevsimsel döngüyü de sembolize ederdi. Diğer yandan bu daire biçimi Güneşi de sembolize etmekteydi. Druid inancında yapılan ve konuşulan her şey Güneşin gözünün önünde ve birbirlerinin şahitliğinde gerçekleştirilirdi. Mu tapınaklarında da benzer anlatımları görmüştük.
Korular, Meşe Ağacı ve Ökse Otu
Plinius’tan anlattığına göre Druidler doğaya ait imgelere yani doğanın farklı görünümlerine kutsallık atfetmekteydiler. Bu imgelerin en bilinenleri Korular, Meşe Ağacı ve Ökse Otu’dur.
Druidler, Plinius ve Lucan’a göre toplantılarını taştan tapınaklar ya da farklı yapılarda değil kutsal kabul ettikleri korularda yaparlardı. Kelt çok tanrıcılığına göre “Nemeton” da denilen “Kutsal Korular” Druidler tarafından korunurlardı. İnsan ve hayvan kurban törenleri burada gerçekleştirilirdi. Kelt dilinde kutsal mekân anlamına gelen Nemeton’lar bir Kelt kavmi olan Nemetesler’in tanrıçası Nemetona’dan isimlerini almaktaydı. Bu korulara Almanya, Macaristan, İsviçre gibi Orta Avrupa ülkelerinden başka Fransız Galyası’ndan Türkiye’ye Kuzey İrlanda’dan Finlandiya’ya kadar pek çok yerde rastlanır.
Nemetonlar genellikle hendek ve siper kazıkları ile çevrelenmiş dörtgen biçimli korulardır. Ülkemizde deGalatya bölgesinde bulunan Nemeton’aStrabo’ya göre “Drunemeton” adı verilmekteydi.
Lucan, böyle bir koruyu biraz abartarak tasvir eder:
“Nemeton’da hiçbir kuş yuva yapmaz ya da hayvanlar dolaşmaz. Ağaçların yaprakları hiç esinti olmamasına rağmen sürekli hışırdayıp durur. Korunun tam ortasında bir sunak vardır ve hemen yanında Tanrılarının tasviri yer alır. Her bir ağaç bu sunakta kurban edilmiş kişilerin kanlarıyla lekelenmiştir. Toprak sürekli derinden gelen bir kükremeyle sarsılır. Yıkılmış ağaçların çevresi alevlerle çevrilidir. Devasa yılanlar meşe ağaçlarının etrafını sarmıştır. İnsanlar koruya yaklaşmaktan korkarlar hatta rahipler bile gün ortası ya da gece yarısında korunun ilahi koruyucusu ile karşılaşmamak için oraya gitmezler.”
Roma’nın ilk coğrafyacısı kabul edilen PomponiusMella, Druid ayinlerinin gizli olduğunu ve koruluklar dışında mağaralarda da yapıldığını ilk defa olarak söyleyen yazardır.
Kraliçe Elizabeth Dryades miydi?
Kadın Druidler “Dryadesler”3-4. yüzyıllara tarihlenen imparatorluk biyografileri “Historia Augusta”da karşımıza çıkarlar. Her ne kadar Dryades’lerin gerçek anlamda Druid olup olmadıkları bilinmezse de yine de Roma’da 3-4. yüzyıllarda halk arasında Druid inancının ve uygulamalarının bir şekilde devam ettiğini göstermesi bakımından bu kayıt önemlidir.
Kraliçeye gelince, gençlik döneminde çekilen fotoğrafını incelemenizi öneririm.
Kıta Avrupası’ndaki Druidler,Galya ’nın Romalılaştırılma politikası sebebiyle yok edildiler. Zaman zaman Romanın güçsüzleştiği dönemlerde ortaya çıkmaya çalışmışlarsa da Druidler MS. I. yüzyılda büyük ölçüde Avrupa’dan silindiler.
Varlıkları büyük oranda Britanya adasında sürmeye devam etti. Galya ve Fransa’da ciddi kovuşturmaya uğrayan Druid inancı ağırlıklı olarak İrlanda’da devam etmiştir.
Britanya Adası’nda Hıristiyanlığın yayılmasına karşı önemli bir engel teşkil etmiş bulunan Druidler ve inançları ancak VI. yy. sonlarında tamamen ortadan kaldırılabilmiştir. Ancak izleri ve etkileri bütün orta çağ boyunca devam edip XII. yy.’a kadar sürmüştür.
Britanya Druidleri
Antik çağ yazarları içinde Britanya’daki Druid inancından bahseden tek yazar Tacitus’tur. Genel anlamda Druidlere karşı düşmanca bir yaklaşım sergilemiş olan Tacitus onları insan kurban eden ve sunakları her zaman insan kanıyla ıslak vahşiler olarak anlatır.
Druidler’in büyü gücüyle ilgili olarak Tacitus’ta şöyle bir olay anlatılır:
“Mona Adası’na yapılan bir saldırıda askerlerimiz karşılarına bir gurup Druid çıkınca dehşete kapıldılar.
Druidler ellerini gökyüzüne kaldırıp büyülü sözler söyleyerek askerlerimizin üzerine felaket yağdırdılar.”
Tacitus, böyle bir olaya daha önce şahit olmamış askerlerimiz çok korkmuştu ama sonunda Roma cesareti üstün geldi ve düşmanı yendik diye devam eder. Sonuçta Romalılar adadan Britonları sürmüş ve adanın kutsal korusundaki ağaçların hepsini kesmişlerdir.
Druidler İstanbul’da Yerebatan Sarnıcında son defa olarak görüldüler, diyelim ve bitirelim…