gecce-

Sanat dünyasına yön verenler: Döne Otyam

 

“Mardin Bienali İçin Öncelikle Hayalim: Türkiye Şartlarında Bienalin Gerçekleşmesi”

Mardin Bienali’nin küratörü Döne Otyam ile GECCEGUSTO ART ekibi olarak kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine Mardin Bienali’nin geçmişi ve geleceği hakkında bazı sorular yönelttik.”

Mardin’i modern sanatın merkezi haline dönüştürme düşüncesiyle ortaya çıkan Mardin Bienali, ilk kez 4 Haziran – 5 Temmuz 2010 tarihleri arasında gerçekleşti. Mardin’in tarihsel, kültürel ve coğrafi zenginlikleriyle buluşan bu bienal, Mardin halkının gündelik hayatıyla bütünleşen mekanlarla da harmanlanarak yıllardan beri tüm sanatseverlerin heyecanla takip ettiği bir etkinlik haline geldi. Uluslararası sanat camiası ile yerel ve uluslararası sanatçıların fikir alışverişinde bulunduğu Mardin Bienali, dünyanın kültür ve sanat haritasında da kalıcı izler bırakan ve bırakmaya devam eden bir etkinlik oldu.

 

 

GECCEGUSTO: Mardin Bienali nasıl başladı ve şua an nerede? kısaca Mardin bienalinin öyküsünü anlatabilir misiniz?

 

Döne Otyam: Ben bu bölgeye daha çocukken, yaklaşık 40 yıl önce, yapacağı bir röportaj için babam Fikret Otyam’la beraber gitmiştim. Biz üç kardeş hep güneydoğu ve doğu hikâyeleriyle, meseleleriyle büyüdük. Çocuk kitapları yerine o bölgeyi anlatan kitaplarla yetiştim. Babamdan o virüs geçmişti bir kere. Hiçbir zaman bağımızı koparamadık. Bir süre GAP İdaresi’nde çalıştım. O dönemlerde ise çok sık bölgeye gitme ve çalışma şansını yakaladım. Tuhaf bir bağ, tuhaf bir düşkünlük bu. Gerçekten tarif edemiyorum. Herkesin buraları tanımasını, görmesini, yaşamasını görev edindim sanki uzun bir süredir. Mardin Valiliği ve GAP İdaresi Başkanlığı bana Mardin’de bir sergi yapmamı önerdiğinde bir kez daha bölge için çalışma fırsatım doğdu.

 

Sanatçı dostum Prof. Ferhat Özgür’le oraya bir sergi için plan yaptığımızda şimdi anlıyorum ki büyük bir cesaret göstermişiz. Aslında pek de bilmediğiniz bir kentte, kimseyi tanımadan… 2009 yılında daha sonra bienale dönüşecek, bir tür hazırlık sergisi diyebileceğimiz “Davetinizi Aldım, Teşekkürler” sergisini gerçekleştirdik. Gerçekten çok ilginç bir deneyimdi. Bu süreçte aynı zamanda Mardin’in yerel dinamiklerinin gelişimi ve onlarla bir araya gelmem de benim için önemli bir şans olmuştu. Örneğin Mardin Sinema Derneği kendi spesifik alanlarında oldukça başarılı oldukları kadar bir yandan da sanat şemsiyesi altında olduklarından benim yanımda olabilmekte ve bana destek olabilmekteydiler. Hep derim: “Onlar olmasaydı devam etmemiz mümkün değildi.” Ve akabinde 2010 yılında küratörlüğünü benim yaptığım, konseptini Ayşegül Sönmez’in yazdığı 1. Mardin Bienali, Abbara Kadabra’yla başladık.

 

 

GECCEGUSTO: Mardin Bienalinde sizin rolünüz nedir?

 
 

Döne Otyam; Yıllaradır Mardin’i Mardin’lileri, bu tarz bir ve imkanları tanıtmak için birçok organizasyona vesile olmuştu. Aşağı yukarı on beş yıllık bir süreden söz ediyorum. Bu süreçte ben de kentin coğrafi, kültürel ve toplumsal niteliklerini daha da fazla yakından tanımaya başlamıştım. GAP idaresinde daha önce çalışmam ve sonrasında gelen teklif Bienalin kıvılcımı oldu. Küratörlüğünü yaptığım 1. Mardin Bienali’nden sonra artık genel koordinasyonu yapıyorum. Bu deneyim paylaşımını oluştururken en büyük avantajım; benim zaten yörenin içerisinde var olmam ve Mardin’i, Mardinliler’i tanımam ve burada uzun süre geçirmem. Yöre halkıyla olan bu dostluğumun yanında Mardin Sinema Derneği’yle birlikte halkın da desteği bu tarz bir projeyi rahatlıkla realize etmenizi sağlıyor. Adım adım inşaa edilen bu süreçte artık kalifiye çalışanlar da size katılıyorlar ve ortaya bilindik anlamda daha profesyonel- ama asla 0 ”amatör” ruhu kaybetmeden-bir yapı çıkıyor. Marangozlar, elektrikçiler, lokantacılar, taksiciler de sizinle projenizi sahipleniyorlar. Bu aracılığı yapmam da bienalin küratörlerine ve sanatçılarına kolaylık oluyor.

 

GECCEGUSTO:  Bienal küratörü olarak, gerçekleştiği coğrafya ve şehir ile bienalin içeriği arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? Şehir ve Bienalin birbirine katkıları neler?

 
 

Döne Otyam; Mardin’de başlı başına tarihi, mimari ve fiziki coğrafya açısından sunduğu olağan tarihi, mimari ve fiziki coğrafya açısından sunduğu olağanüstü peyzajda o kadar çok konu bulunuyor ki… Bu bağ neredeyse kendiliğinden kuruluyor. Merkez dışında olarak “alternatif kültür tarihinin” bir parçası olarak görülmesi gereken Mardin Bienali, farklı bir “bellek” yaratıyor bu anlamda. Birinci bienalde oranın önemli özelliklerinden olan Abbara’lardan yola çıktık. 2. bienalde ikinci bakış dedik. En basit anlatımla geçtiğiniz yerlere bir ikinci bakış atmayı önerdik. Mardin’de o kadar çok doğal enstalasyon diyebileceğimiz mekanlar, dükkanlar var ki… Bu dükkanları mekan olarak kullandık. 3. bienalde ise “Mitolojiler” diyerek ve kolektif yapılan, küratörsüz model denedik. Mardin’de yaşamı şiirselleştirmeyi ve sadece kadim mitolojiler ve o inançların sürdürülmesini değil, “bireysel mitolojileri” de işlemeyi sürdüren yerel unsurların varlığıyla bu bienali Mardin’in tarihi ve kültürünü sunacak bir festival havasında kurguladık. En önemsediğimiz unsurlardan birisi de hem kolektifimizde hem de sanatçılarımızın arasında “esnaf ve sanatkârların” da yer almasıydı. Böylece bir sergi dekorunun aksine, her bir unsurunun eşit olarak söz hakkının olduğu bir model denedik ve bu bağı ve alışverişi kurmak inanılmaz anlamlı oldu. Bir “şölen” gibi, sanatçıların/halkın kısaca herkesin hayal dünyalarının karşılaşmasına vesile olan bir düşsel “deneyim alanı” sunmak hem bizleri hem de Mardinlileri mutlu etti.

 

GECCEGUSTO: Bienal için lokasyon neden Mardin ?

 

Döne Otyam; Aslında özellikle benim seçtiğim bir şehir değildi. Daha önce GAP İdaresi’nde çalıştığım için bölgede zaten çeşitli sergiler ve etkinlikler yapıyorduk. Ben GAP İdaresi’nden ayrıldıktan sonra GAP İdaresi Başkanı Saadettin Karahocagil beni çağırıp bir Fikret Otyam sergisi yapmak istediğini söyledi, sonra bu proje evrilerek Mardin Bienali’ne dönüştü.

 

GECCEGUSTO: 3. Mardin Bienali en son 2015 yılında yapıldı. Bu günümüze Bienalde değişen ve iyileşen koşullar neler oldu?

 

Döne Otyam; Bir sergi teklifiyle başlayan bir projenin bienale dönüşmesinde elbette bizim katkımız oldu ancak GAP İdaresi’nin öngörülü desteğiyle bu koşular oluştu. Zor bir coğrafyada Mardin, 2009’da ilk sergimizi, 1. ve 2. bienali yaptığımız dönemde GAP İdaresi’nin desteği bizlerin çalışma ortamına katkısı büyüktü. 3. bienal artık kendi kanatlarımızla uçma vaktiydi. Hem maddi hem de coğrafyadaki koşullardan dolayı epey yıprandık. 2014’de Kobani olaylarından dolayı açılışa 10 gün kala 3. bienali erteledik ve 2015 Mayıs ayında çok zor şartlarda ama çok da anlamlı bir bienal gerçekleştirdik. Bu 8 yıllık süreçte koşullarımız olumsuz olarak çok değişti ama bienal anlamında da daha ses getiren işler yaptık. Özel sponsorlarla yürütebildiğimiz bu süreç fazlasıyla özveriliydi ve organizasyonda yer alan arkadaşlarımın ve sanatçıların bu özverisiyle süreci rahatlıkla atlattık. 2018 Mayıs’ında yaptığımuz 4. bienalden sonra şimdi bugun 6. Bienal için yine aynı özveriyle başaracağımıza olan inancım hiç azalmadı.

 

GECCEGUSTO: Mardinliler Bienale izleyici veya katılımcı oluyorlar mı? sizlerin bu konuda teşvik çalışmaları var mı?

 

Döne Otyam; Birinci bienalden bugüne olumlu anlamda büyük fark var. Koşullarımız gerilese de bu farkı yaşamak bizi çok daha güçlendiriyor. Kullandığımız mekanlardan dolayı yavaş yavaş sızmıştık Mardinliler’in içine. Ancak şimdilerde bekler oldular. 3. bienalde sadece sanatçıların değil zanaatkârların da katılımı bu aşamayı çok daha destekledi. Hep birlikteyiz ve gerçekten hep birlikte yapıyoruz. Ancak bunu bir strateji olarak asla yapmadık. Orada deneyim kazandıkça doğal olarak biz de buna yönleniyoruz.

 

GECCEGUSTO: Mardin Bienali’ni dünya Bienalleri arasında bir yere yerleşti mi?

 

Döne Otyam; Umuyorum o günleri de göreceğiz. Bulunduğumuz koşullarda bir avuç insanla bu zamana kadar geldik. Uluslararası ve ulusal çok önemli sanatçılar katıldı bienale. Bundan gerçekten büyük onur duyuyorum. Özellikle farkında olmayanlarla bir “ikinci bakış” yapabilirsek olmaması için neden yok.

 
 

 

GECCEGUSTO: Bienalde sanatçıları ve küratörleri seçerken hangi ana hatları dikkate alarak seçiyorsunuz?


Döne Otyam; Biz danışma kurulu olarak önce küratörümüzü seçiyoruz. Küratör önce bienalin konseptini oluşturuyor, konsept şekillendikten sonra o konsepte göre sanatçıları seçiyor.

 


GECCEGUSTO: Gelecek Bienal için planlarınız ve hayalleriniz neler? 

Döne Otyam; Biz Bienal için öncelikle hayalim Türkiye şartlarında bienalin gerçekleşmesi. Bir bilinmezde çalışıyoruz. Genel anlamda ise elbette az evvel söz ettiğim gibi uluslararası platformda hak ettiği yere gelmesi hem bienalin hem Mardin’in!

Değerli konuğumuz Döne Otyam’a, bu değerli söyleşi ve röportaj için teşekkür ederiz…