İnstagram: @canerural
Cuma geccelerinin başarılı dizisi TRT 1’in yeni projesi Kara Ağaç Destanı daha ilk bölümü ile dikkat çekmeye başladı. Bu hafta 5. bölümü yayınlanacak dizinin Kayseri’de bulunan setinde idim geçtiğimiz hafta.
1950’den başlayıp 1970’li yıllarda devam eden ‘Kara Ağaç Destanı’ Anadolu’nun kadim topraklarında iyiliğin yanında kötülüğün, varlığın dünyası ile yokluğun gerçeğini yan yana anlatıyor.
Geçmişin sırlarını üzerinde toplayan Kara Ağaç’ta her düğüm çözüldükçe farklı bir kapı aralanırken, Kara Ağaç Destanı’nda her aşk, kurak toprakların, sert rüzgarların içinde savrulup duracak.
Yapımcılığını Hasan Karul, yönetmenliğini Ufuk Hakan Eren’in yaptığı dizi de Olgun Şimşek, Emre Kıvılcım, Meltem Akçöl, Özlem Conker , Hakan Boyav, Merih Öztürk’ün yanı sıra Ayten Uncuoğlu, Gülçin Hatıhan, İsmail Hakkı, Sevtap Özaltun, Oğulcan Arman Uslu, Mehmet Güler, Sekvan Serinkaya, Deniz Altan, Kenan Ciniviz, Eray Ertüren, Tuncay Beyazıt, Nurhayat Boz ,Mehmet Şeker, Mert Karabulut, Sultan Sarohan, Taylan Meydan, Halil Demir, Burçin Yıldırım, Berfin Kıymaz, Adem Türkyılmaz, Alessa Dilara Demircan gibi başarılı isimler yer alıyor.
Kayseri’nin Soğanlı Vadisinde çekilen sahnelerde set arasında dizinin Gülnaz karakterini canlandıran Merih Öztürk, Paşa Kadın’ı Ayten Uncuoğlu ve Naile’si Gülçin Hatıhan ile Kara Ağaç Destanı’nı konuştuk.
Dönem dizisinde oynamak nasıl bir duygu?
Merih Öztürk ; Dönem dizisinde rol almak tabii ki çok keyifli bir duygu, çünkü o dönemi yansıtan kıyafetleri, saçı, makyajı üzerinizde hissetiğinizde kendinizi günlük hayattan uzakta yaşadığınız bir dünyanın dışında buluyorsunuz. Bu dönem yaşıyor ve bu dönemde bir karakter canlandırıyor olmak beni çok heyecanlandırıyor.
Ayten Uncuoğlu; Güzel bir duygu, geçmişi hatırlamak için geçmişteki güzellikleri ve sıkıntıları kimi zaman acıları geçmişe bakmak onu iyi tanımak geleceği de iyi ayarlamak ve geleceğe hazırlanmak demek bence, ben dönem dizilerinde olmayı çok seviyorum.
Gülçin Hatıhan ; Zamanda yolculuk gibi bir duygu aslında, bilim kurgu ve zamanda yolculuk işleri ile çok ilgileniyorum. Geçmişe geleceğe gitmeyi çok seviyorum. Dönem dizisinde oynayabilme şansıda benim için o kostümler, o dönemin dertleri onları konuşabilmek, anlatabilmek çok değerli,
Kara Ağaç Destanında nasıl bir karakteri canlandıyorsunuz?
Merih Öztürk ; Yirmili yaşlarda Gülnaz karakterini canlandırıyorum. Gülnaz güçlü bir bey kızı, bey kızı olmanın verdiği ağırlığın yanında kendi içerisinde bazı duygusal duygu durumları ile karşı karşıya gelebiliyor, ama zamanla bunların altında kalkacağına inanıyorum, sevdiğine kavuşamıyor ama kendi içinde bu aşkı yaşamaktan vazgeçmiyor.
Ayten Uncuoğlu; Rol aldığım Paşa Kadın karakteri, Anadolu kadar büyük , Anadolu kadar zengin, Anadolu kadar sır dolu, Anadolu kadar bilge, insanın dostu müthiş bir karakter. Ona Toprak Ana da diyebiliriz. İyi duyguların yanında olan insanları kollayan ama insan olarak daha kötücül duygular taşıyan yanlışlarda bulunan kötü insanları uyaran onlara doğru yolu göstermeyi çalışan büyük bilge Anadolu kadını.
Gülçin Hatıhan ; Naile karakteri sır küpü, çözümcü bir kadın. 1. Bölümde Naile bir hareketi ile yedi kişinin hayatını kurtarıyor. Celal Ağa erkek çocuk istiyor, ama karısı bir kız çocuk doğurmak üzere, düşmanının karısı da erkek çocuk doğururuyor, bu çocukların yerlerini değiştirerek öldürülmemelerini sağlıyor. Çocuk doğuramamış yarı anne, sırdaş çözümcü bir kadın.
Bu rol aldığınız karakterlerin diğer rol aldığınız karakterlerden farkı ne?
Merih Öztürk; Yaklaşık iki yıl evvel yine TRT de yayınlanan Balkan Ninnisi projesinde yer aldım. Orada bir Makedon kızı canlandırıyordum. Kavuşulamayan bir aşk hikayesi anlatılıyordu. Daha sonra ATV kanalında ‘Başım Belada’ projesinde idim. Şu anda rol aldığım ‘ Kara Ağaç Destanı’ benim için çok kıymetli. Benim en sevdiğim şey güçlü bir kadını canlandırmak, oynadığım rollerde hep güçlü kadınları canlandırdım, günlük yaşamda da görüyoruz maalesef ezilen, sesini çıkaramayan kadınlarımız var, bunların içindeki gücü gösterebileceğimiz en güzel yerlerden biri televizyonlar, filmler aslında sanat bende bu projede Gülnaz gibi güçlü karakteri canlandırmaktan gurur duyuyorum. Oynadığım rollerin benzerlikleri var, her karakter başını kaldıran sesini çıkaran güçlü kadınlar.
Ayten Uncuoğlu; Bugüne kadar rol aldığım gerek televizyon gerek sinema da hep farklı rolleri oynadım. Örneğin geçen sezon iki dizide rol aldım. Bir biri ardına ‘ O Kız ‘ ve ‘ Gönül Dağı’ bu sefer ki ‘Kara Ağaç Destanı’ dizisi iki rolden de farklı. Bazen çok dominant, bazen baskıcı ya da sert karakterler oynuyormuş gibi gelse de rollerin sosyal duruşları farklı kimi kırsal kesimden kimi yalıdan aynı karakteri farklı farklı rollerde canlandırmaktan çok mutlu oluyorum.
Gülçin Hatıhan ; Çok farklılıklar var tabii ki, bundan daha evvel ‘Bambaşka Biri’ adlı dizide Hande Erçel’in annesi rolünde idim. O projede çok zengin takım elbiseli şık bir kadını canlandırırken daha önce ‘Mahkum’ öncesi ‘Hercai’ de orada Midyat’ta zengin bir ağa kızını canlandırdım. ‘Poyraz Karayel ‘de bir hizmetçiyi, ‘Çocuklar Duymasın’ da patron, yıllar önce ‘ Çılgın Bediş’de lise öğrencisi, ‘Kaygısızılar’ da Halit Akçatepe’nin eşini oynarak, o kadar çok karakterde kendimi buldum ki, bu dizi de Naile karakteri fiziksel şartların zorluğundan kaynaklanan akılcı ve çözümcü bir karakter olması benim için çok önemli ve keyifli oldu.
Şehir dışında uzun süreli projede olmak zor değil mi? İstanbul’u özlediniz mi?
Merih Öztürk; Ben çok keyif alıyorum, çok mutluyum. Çünkü İstanbul bilindiği gibi çok kalabalık bir şehir ve o şehrin gürültüsü altında zaman zaman kendi sesimi bile duyamıyorum. Bu nedenle şehir dışı ve yurt dışı projeler benim için çok güzel bir kaçamak oluyor. Daha önce bahsetiğim gibi Makedonya da çektiğimiz Balkan Ninnisi ile yaklaşık sekiz ay orada bulundum. Bu proje ile de Kayseri ve Nevşehir de bulunuyorum. Sağ olsunlar bölge halkı bizlere kucaklarını açıyor, ben her dışı ve yurt dışı projelerini çok seviyorum.
Ayten Uncuoğlu; Ben alışkınım şehir dışında çalışmaya, farklı bir yerde olmak, farklı insanlarla farklı kültürlerde farklı sofralarda olmak beni yormuyor, zorlamıyor benim hoşuma gidiyor, yaşadığım İstanbul ve İzmir’i ömür boyu özlerim tabii ki, Bodrum’da öyle mesela oralar hep özlenir. Dışarda olmayı çalışırken daha iyi yaşıyorum. Farklı şeyler ile uğraşmıyorum, çarşıya gidip alışveriş yapmıyorum, mutfağa girip yemek yapmıyorum. Buralarda sadece işim ile ve kaldığı yer ile gidip geldiğim için beni mutlu ediyor. Kendi kendime kalıyorum, kendime daha çok dönebiliyorum, yanlızlığı güzel yaşıyorum dışarıda.
Gülçin Hatıhan; Bu proje benim üçüncü şehir dışı işim. Zorlukları var tabii ki ben kedi annesiyim. ‘’Hercai’’ dizisi döneminde Midyat’ta dört kedim için ev tutmuştum. Şu anda üç kedim var, annem babam yaşları çok ileri, benim ilgime ve yardımıma ihtiyaçları var, bu nedenle İstanbul’a çok sık gidip geliyorum. Şehir dışında olmanın böyle zorlukları var benim için. Mesela geçtiğimiz hafta annem düştü, kolu kırıldı. İnsanın tabi ki aklı kalıyor evinde neler oluyor diye. Bir de ben evini çok seven biriyim.
Var mı yeni projeler?
Merih Öztürk; Görüştüğüm birkaç sinema filmi var şu aralar, heyecanlıyım, güzel haberler ile geleceğim.
Ayten Uncuoğlu; Şu an konsantre oldum yer ‘ Kara Ağaç Destanı’. Sezon finaline doğru film projesi olabilir. Ama en doğruyu can dostum menajerim arkadaşım Tümay Özokur bilir, o bilir hazırlan der bana. Beni çok iyi tanığı için neye Evet! diyeceğimi bilir o derse düşünmem bile.
Gülçin Hatıhan; Bende proje bitmez. Sürekli bir şeyler üreten bir insanım. Benim evim İstanbul’da bir studio gibi çalışıyor. Genç oyuncular ve çeşitli ajanslarla çalışıyorum. Yönettiğim daha henüz yayınlanmamış ‘Son İki ‘ isimli yeni uzun metraj filmim var, İlginç ve güzel bir film oldu. Kısa film çektim , tiyatro yönettim şu sıralar Yapay Zeka ile uğraşıyorum. Fotoğrafın yerine geçeceğine inanıyorum yapay zeka ile görsel üretme işinin.
Ağalık sistemi üzerinden güç, feodalite, sınıf çatışmaları ve aşk hikayesinin anlatıldığı ‘Kara Ağaç Destanı’ sezonun en iyileri arasında olmaya devam ediyor.
Türkiye’nin ilk çocuk ve gençlik müzikali ‘Dolap ‘ izlenmeli!
Çocuk Genç Tiyatro’nun geçen sezondan beri sahnelediği ‘Dolap’ Türkiye’de ilk ve tek çocuk ve gençlik müzikali.
Biraderler Yapım’ın bu muhteşem projesi Çocuk Genç Tiyatro’da uzun zamandır adeta yarı zamanlı konservatuar eğitimi gören 8-18 yaş arasındaki 23 çocuk ve genç oyuncudan oluşuyor. Hepsi gelecek vaad eden bu başarılı gençler sahnede şarkı söylüyor, dans ediyorlar. İzlerken bu genç oyuncuları 5-10 yıl sonra başka bir oyunda veya ekranda izliyor imiş gibi gördüm çünkü hepsi iyi eğitim ve neyin ne olacağını daha bu yaşlarında anlamış başarılı gençler idi.
Yonca İnal tarafından yazılan bu özgün ve farklı tekst, Orçun Tekelioğlu ve Arda Aydın’ın müzikleri ve Ece Irmak Albayrak’ın koreografisiyle buluşunca ortaya fevkalade bir iş çıkmış.
Oyunun yazarı ve yönetmeni Yonca İnal “Çocuklar ve gençler için güvenli bir yol çizmeye çalışıyoruz. Onlar için yapay cennetler yaratıyoruz. Bu yolda ilerlesinler diye onları çoğunlukla sıkıştırıyoruz. Kim olduklarını belirliyor, kim olmak istediklerini sormuyor, en iyi ihtimalle soruyormuş gibi yapıyoruz. Kendileri gibi olmalarına izin vermiyoruz. Şimdi bu zamanda ya da geçmişte, yahut bilinmeyen bir başka zamanda, gelecekte… Bu döngü kırılmadıkça, kendi potansiyellerini yaratamayacaklar. Dolap daha iyi bir dünya kurmak hayali için sorulan soran, sorduran ve cevaplar arayan bir oyundur” diyor.
Dolap zamanın belirlenmediği bir zamanda bir okul koridorunda, okul dolaplarının önünde geçiyor. Gelenekler, dayatmalar ve kurallar arasında kendi kimliklerini bulmak için sistemin, öğretilmiş olanın dışına çıkmaya çalışan, en belirgin özelliklerini arayan gençlerin hikayesini anlatıyor.
Çocuk Genç Sanat Tiyatro Sosyal Girişimi tarafından sahnelenmekte olan Distopik Gençlik Müzikali “Dolap”, 23 kişilik çocuk ve gençlerden oluşan oyuncuları ve toplamda 35 kişilik kadroyla Türkiye’nin en büyük Çocuk ve Gençlik Müzikali olma özelliğini taşıyor. ,
İngiltere’de örnekleri olan ‘Dolap ‘ 23 Mart da Kartal Türkan Saylan Sahnesinde, 17 Nisan’da Ankara’da sahnelenecek.
Bu arada Biraderler Yapım yeni sezonda Alman tiyatro yazarı Bertolt Brecht yazdığı ve besteci Kurt Weill’in müziklerini bestelediği müzikal Üç Kuruşluk Opera’yı sahnelemeye hazırlanıyor. Sır gibi saklanan oyuncu isimleri yaz başında açıklanacak imiş.
İrem Helvacıoğlu ve Alican Yücesoy Barselona’ya gidiyor!
İrem Helvacıoğlu ve Alican Yücesoy ressam ve sanat ekonomisti Ebru Ceylan’ın 19 Nisan da İspanya’nın Barselona şehrinde açılışını yapacağı ‘Konuşan Resimler Sergisi’ için İspanya’ya gidiyorlar.
03 Mayıs tarihine kadar açık olacak sergide dünya tragedyasından Medea ‘nın hikayesini seslendirecek İrem Helvacıoğlu ve Türk Edebiyatı’ndan Cahit Sıktı Tarancı’nın hikayesini seslendirecek Alican Yücesoy, 20 Nisan Cumartesi günü Ebru Ceylan ile birlikte sanatseverlerle ayrıca panelde buluşacaklar. Bu panelde Helvacıoğlu ve Yücesoy; Ebru Ceylan ile birlikte dünden bugüne farklı fikirleri ile tarihe iz bırakan edebiyatçıların hikayelerini sergide bir oyuncu olarak canlandırmaları üzerine konuşacaklar.
Türkiye’nin ilk sesli betimlemeli sergisi olan “Konuşan Resimler”, farklı sanatçılar tarafından tabloların hikayelerinin seslendirmesi ile ilk 2015 yılında hayat bulmuştu. Sergi, Cumhuriyet döneminin beş farklı akımından edebiyatçıların, dünya tragetyalarının meşhur karakterlerinin ve Anadolu’nun ölümsüz ozanlarının hayatlarından esinlenerek Edebi Edebi, Anadolu’nın Ozanları ve Saint Age üç farklı seride hayat bulmuş ve edebiyatçıların hayat hikayeleri birbirinden önemli isimler tarafından seslendirilmişti. Türkiye’de geniş çaplı ses getiren sergi, aynı zamanda albüm olmuş ve 15 milyona aşkın dinleyiciye ulaşmıştı.
İspanya’da ki Konuşan Resimler Sergisi’nde Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Aşık Veysel’e, Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan Cahit Sıtkı Tarancı’ya Hamlet’ten Medea’ya, Pir Sultan Abdal’dan Yunus Emre’ye kadar Türk ve dünya edebiyatçılarının hayatlarına odaklanan sergi, Edebi Edebi, Anadolu’nın Ozanları ve Saint Age’den seçilen 10 eserlik karma sergi, 19 Nisan Cuma akşamı Studio Avenir – Barcelona’da gerçekleşecek tanıtım lansmanıyla açılacak.
Organizasyonunu Sezen Entertainment’ın gerçekleştirdiği konseptini Selen Öztürk ile Ressam Ebru Ceylan’ın oluşturduğu edebiyatçıların hayat hikayelerine odaklanan sergiden seçilen 10 eser ve sergide yer alan yağlı boya tablolara15 gün boyunca İspanyol sanatseverlerle buluşacak.
Afet & Diana sahnede!
Afet & Diana BGST Tiyatronun yeni oyunu Sevilay Saral’ın yazdığı tek perdelik oyunu geçen Beyoğlu Sahne Pulcherie’de izledim.
Aysel Yıldırım ve Neslihan Arol’un rol aldıkları oyun iki kadının bir çöplükte ‘tanışma’ hikayesi.
Şehrin bir köşesinde plastik atık çöplüğünde Afet ve Diana’nın bir nevi hayat ile hesaplaşmaları var oyunda, her iki oyuncu da başarılı bir performans sergiliyorlar.
Oyunun dekoru basit ama çok şık Özgün Büyükışık’ı kutlarım bu tasarımından dolayı, Afet & Diana içinde yer yer müzik de var, Acıların Kadını ile Bergen, Kimseye Etmem Şikayet ile Müzeyyen Senar sesleri ile oyuna değer katmışlar.
Afet & Diana nın ayrı bir özelliği iki oyuncunun da farklı dille oynamaları, Aysel Yıldırım Türkçe oynarken Neslihan Arol Almanca konuşuyor. Tabii tercümeler sahne üzerinden gösteriliyor. Oyun 29 Mart tarihinde Atakent Kültür Merkezinde sahnelenecek.
Tuğrul Tülek’in ‘Date Night’ konuğu Şebnem Dönmez!
2023 yılın son aylarında Zorlu Psm de ‘Date Night’ projesi ile sahnelerde var olduğunu bir kez daha kanıtladı Tuğrul Tülek, ama bilenler bilir biz yıllardır onu Ya Da grubunda yorumladığı şarkıları ile biliyoruz, tiyatro ve ekranın başarılı ismi şimdilerde Kızıl Goncaların Seçkin Özarslan’ı Tülek başarılı oyunculuğu yanında çok da iyi bir ses sanatçısı.
‘Date Night’ de ilk konuğu Demet Evgar olurken daha sonra Hatice Aslan ve Fırat Çelik olmuştu, çok başarılı geçen bu performanslardan sonra bu cumartesi 23 Mart gecesi yine Zorlu Psm’de yine Tuğrul Tülek ile ‘Date Night ‘ var. Ve konuğu her zaman beğenerek izlediğim son dönem de Yasak Elma dizisi ve Çağan Irmak’ın yönettiği Sevda Mecburi İstikamet filmin izlediğimiz Şebnem Dönmez.
Şebnem Dönmez şarkı söylüyor mu? diye sorabilirsiniz. Evet söylüyor çok da iyi söylüyor. Pandemi evveli 2019 baharında şimdilerde kapalı olan Vor Klein sahnesinde dinlemiştim Dönmez’i, o sevdiğimiz şarkıları kendi tarzında yorumlamıştı. Çok da güzel olmuştu.
23 Mart geccesi ‘Date Night’ çok da iyi geçeceğini biliyorum. O gecce başka bir yerde orada olacağım için kaçırıyorum bu geceyi ama Şebnem Dönmez’i yakın zamanda tekrar sahnelerde güzel olur diye düşünüyorum.