Kimliği belirlenemeyen, felçli bir Rus gence on yıl boyunca annelik yapan bir kadının hikayesini anlatan yönetmenliğini Gökhan Arı’nın gerçekleştirdiği ‘Bi Umut’ 7 Kasım da sinemalarda.

Rusya’da dört yıl üst üste “Yılın Annesi” seçilen Gülsüm Kabadayı’nın sınırsız sevgisini ve fedakârlığını konu alan gerçek hayat hikâyesi beyazperdeye taşıyan filmde Münevver karakterini canlandıran Fusün Kostak ile geçtiğimiz hafta Suadiye’de bir cafede kahvelerimizi yudumlarken ‘Bi Umut’tan ve Füsun Kostak’tan konuştuk.

Rumble Medya, NBU Gold A.Ş. ve Dijital Sanatlar’ın ortak yapımcılığında hayata geçirilen filmde Kostak yanında Hülya Duyar, Celal Öztürk, Gürberk Polat, Arzum Onan, Fikret Kuşhan, Yüsra Geyik, Mehmet Esen, Bahtiyar Engin, Necmi Yapıcı ve Bora Kırkım gibi özel isimler rol almış.
Film ilk defa 4 Ekim akşamı 1. Bodrum Film Festivali açılış filmi olarak Bodrum Kalesi’nde 05 Ekim akşamı da Yunanistan’ın Kos Adası’nda seyirci ile buluştu.
Seni TRT’de bir süre evvel yayınlanan ‘Kalk Gidelim’ adlı diziden sonra ekranlarda göremedik, bu süreçte neler yaptın? Ekran yüzünü hiç eskitmiyorsun, çok mu seçicisin?
Kalk Gidelm 2019 yılının Haziran ayında bitmişti. Tam tamına 2,5 yıl şehir dışında çalıştığım için, biraz dinlenmek istedim. Ama hemen sonrasında pandemi başladı ve tüm işler durdu. Bu süreçte tamamen bitene kadar çalışmamayı, ailemle vakit geçirmeyi tercih ettim. Sonrasında ‘Ateş Kuşları’ adlı dizide konuk oyuncu olarak çalıştım. Gençlerle çalışmayı özlediğimde eğitmenlik yapıyorum. Ben 45 dakikalık dizilerle başladım sektöre şimdi yaklaşık 2,5 saati buluyor diziler yani çalışma koşulları zorlaştı. Genelde kadın hikayeleri ve kadın karakterler daha az yazılıyor sanki, yaş ilerledikçede anne rolleri ağırlıklı bir durum çıkıyor ortaya. eski iş görüşmeleri yapımcı, yönetmen ve yazarlarla genel hikaye ve karakter analizi konuşulan keyifli sohbetler olarak geçerdi. Birkaç bölüm senaryoyu okumuş,13 bölüm hikayesini ve uzun karakter analizini bilirdik. Şimdi “klasik türk annesi işte” diye yazdığı karakteri tanıtan yazarla karşılaşıyorum. Oyuncuların sosyal medya takipçi sayıları bile seçilmesinde önemli.
Yani seçme ve seçilme koşulları değişti kısacası. Yaklaşık bir yıldır sevgili menajerim Nalan Yıldırım ile çalışıyorum. Onun ile ilk projemiz ‘Bi Umut’ filmi oldu.
Oyuncu olmak hayatında nasıl gelişti?
Uludağ Üniversitesi’ne başladığım yıl, annemle Bursa Devlet Tiyatrosu’nun açtığı kursun afişini gördük. Annemin teşvikiyle başvurup sınava girdim ve kazandım. Aynı yıl hem üniversiteye, hemde kursa devam ettim. Feraizcizade Mehmet Şakir Gençlik Kursları 1971yılından beri devam ediyor. Amaç bilinçli tiyatro seyircisi yetiştirmek ve genç yetenekleri keşfetmek. Bu kurslardan pek çok oyuncu yetişti. İki yılın sonunda konservatuara girmeye karar verdim ve Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na başladım.
7 Kasım tarihinde vizyona girecek ‘Bi Umut’ filmindeki Münevver karakteri ile sinemalarda olacaksın, anlatır mısın bize Münevver kim?
Film kalabalık bir kadroya sahip ama tüm karakterler ana hikayeye hizmet edecek şekilde tasarlanmış. Karakterlerin hikayelerini değil, hayatlarından kesitleri görüyoruz. hepsini birleştiren karakter Gülsüm. Münevver mutlu bir aileye sahip, orta sınıfa mensup, hobi olarak dikiş diken bir kadın oğluyla ilgili bir karar vermek zorunda kalıyor. Bu kararın sonucunun hayatına etkisinin ne olacağını göreceğiz filmde.
Bi Umut’un zengin oyuncu kadrosu yanında yaşanmış bir hikayeden yola çıkıldığını okudum.
Film, Gülsüm ve oğlunun koşulsuz bir sevgiyle bir çocuğu hayatta tutma hikayesi aslında. Gülsüm’ün başlattığı bu iyilik hareketine yakın uzak çevresi de dahil oluyor ve tüm karakterler umut için kenetleniyor. Sevgi, özveri, merhamet ve inceliklerle bezenmiş bir yolculuk var hikayede. Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda güzel hatırladığım ama uzun zamandır çivisinin çıkmış olduğunu düşündüğüm dünyanın şimdiki haline bir parça iyilik katar umarım bu film. Bize unuttuklarımızı hatırlatır umarım. Çekim süreci bana iyi geldi. Arzum Onan ile yıllar sonra yine birlikte çalışmak, set dışında onunla ve Mehmet Esen ile sohbetler ama en çok Hülya, Celal, Hayat ve Gürberk’in gerçek bir sevgi, saygı ve içtenlikle birlikte çalıştıklarını görmek, yönetmenimiz Gökhan Arı, görüntü yönetmenimiz Kemal Aslan ve tüm ekip bütün bu yaşananlar bana iyi geldi ve umut verdi.

Geçtiğimiz yıllarda çok önemli projelerde izlemiştik seni biraz hatırlatsana bize o günleri.
İlk dizim ‘Sıcak Saatler’ idi. Benim için harika bir başlangıç işi olduğunu düşünüyorum. Yönetmenimiz rahmetli Osman Sınav güzel bir cast oluşturdu. Sinema ve tiyatrodan değerli oyuncularla çalışmak büyük bir şanstı. Aytaç Yörükaslan, Kamran Usluer, Sevda Ferdağ, Nihat Nikerel, öğrenciyken üç oyununda çalıştığım Kenan Işık maalesef hepsini kaybettik ve iyi ki birlikte çalışmışız, ‘Sıcak Saatler’ özel bir diziydi benim için. ‘Aşkın Dağlarda Gezer’de ses getiren bir dizi oldu ve ‘Zerda’ iyi ki dediğim projelerden biri. Üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu işle hatırlanıyor olmayı seviyorum. ‘Binbir Gece’ de raitingi yüksek bir diziydi. Karakterin hikayesini sevmiştim. Telif hakkı alabildiğim ilk dizi olması sebebiyle önemli benim için. BiROY eski başkanı Janset Paçal’a telif haklarıyla ilgili çalışmaları için teşekkür ederim. ‘Kocamın Ailesi’de uzun soluklu oldu. Ve son dizim ‘Kalk Gidelim’ biteli 6 yıl ama halen tekrarları ile ekranda.
Var mı tiyatro özlemi ?
Tiyatro özlemim hep var hem de çok. 10 yıl boyunca Ali Düşenkalkar ile birlikte söylev etkinliği gerçekleştirdik. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun projesiydi bu etkinlik. Eşi Meriç Velidedeoğlu hayata geçirdi. Atatürk’ün söylevinin 1,5 saate indirgenmiş halinin slaytlar eşliğinde sunumu idi. Sanırım yurtiçi ve yurt dışında 500 etkinlik gerçekleştirdik. Aslında ben hep sahnede oldum. Ama anlatıcı olarak. Şehir dışında çekilen ve uzun süreli olan diziler yüzünden tiyatroya uzak kaldım. Bulduğum fırsatları değerlendirmeye çalıştım. Herhalde zamanı geldi tiyatro yapmayı çok istiyorum. Son rol aldığım tiyatro oyunları Akla Kara Tiyatro’da Aşk Köpekliktir, Audition, Aysa Tiyatro’da ‘Topuklu Terlik Süt Yapar’ adlı oyunlardı.
Tiyatro mu ekran mı?
Benim için tiyatro, ekran, sinema hepsi oyun alanı olan her yer güzel. Aslında önemli olan oyunun metni, oyun alanı ve oyunu paylaştıkların
Bu aralar herkes oyuncu eğitimli bir oyuncu olarak gözlemlerin neler ?
Okullu ya da alaylı farketmez, mesleğe gönül ve emek vermiş, kendini yetiştirmiş herkes oyuncu olabilir.
Hayatının hangi dönemindesin?
Aile ve dostluklarda şanslı, mesleki olarak tamamlanmamış hissettiğim bir orta yaş dönemindeyim.
Sinema ve tiyatro da kırmızı çizgilerin var mı?
Tiyatro metnini ya da senaryoyu okuduğumda ilk ne hissediyorsam ona göre veriyorum kararımı, dünya görüşüme çok uzaksa, şiddet ve istismarı duygu sömürüsü olarak kullanıyorsa itici geliyor.
Kanlı Kabare izlenmeli !
Kanlı Kabare, Okan Bayülgen’in yazıp yönettiği yepyeni oyun, Bayülgen yanında Derya Alabora, Nurhan Özenen, Sema Moritz, Nazlı Kurbal rol alıyor.

Oyun İstanbul Kurtuluş’ta küçük bir meyhanede olan Şen Meyhane’de geçiyor, ‘Kanlı Kabare’ aslında kara mizah ve canlı müziğin iç içe geçtiği güzel bir oyun hem interaktif – kabare. Kendinizi bir anda sahne de bulma imkanınız sözkonusu. Göç, kimlik ve ihanet temalarını; güçlü diyaloglar ve müzikal geçişlerle işliyor. Özellikle farklı sosyal aidiyetlerden kadınların hikayesi.
Aysel, Alev, Matilda, Kader ve Haluk karakterleri üzerinden güç ve hayatta kalma mücadeleleri aktarılıyor sahnede.
Ayrıca Kanlı Kabare’de çok güçlü bir orkestra var. Murat Tükenmez, Kemal Alpan, Sertan Küley, Yasin Bozkurt oluşan orkestra özellikle şarkılarını ve yorumunu çok beğendiğim Sema Moritz’in güçlü yorumu, gecenin sürprizi Derya Alabora’nın ‘Sürünüyorum’ şarkısı hepsi muhteşem idi.
Özellikle oyuncuların başarılı performansları seyirciyi sahneye daha da kitliyor.
Mecidiyeköy Dada Salon Kabaret’te izlediğim Kanlı Kabare

02 Kasım – Ankara MEB Şura
16 Kasım – 26 Kasım Dada Salon Kabaret
19 Kasım – İzmir Bostanlı Suat Taşer Salonu
24 Kasım Ataşehir Duru Tiyatro
09 Aralık – Bakırköy Leyla Gencer Sahnesi
14 Aralık – Denizli Nihat Zeybekci
15 Aralık – Antalya AKM
16 Aralık – Manavgat AKM
17 Aralık – Gazipaşa Kültür Merkezi
Bodrum’da damak tadınız için ‘Satırda Adana Dürüm’!
Ay başında 1. Bodrum Film Festivali için Bodrum’a gidince taa İstanbul’lar dan methini duyduğum yedi yıldır Bodrum Bitez’de faaliyet gösteren sokak lezzetçisi “Satırda Adana Dürüm”’e uğramadan olmazdı.
Son dönemde epey dikkat çeken mekanın menüsü meşhur Adana Kebap, ciğer, çöp şiş, çıtır kanat ve çiğ köfteden oluşuyor. Tam bir lezzet şöleni vardı sanki masamızda.

Satırda Adama Dürüm markasının sahibi Didem Carus, Adana’da iki kuşaktır süregelen aile geleneğini devam ettiriyor. Hem kış hem de yaz sezonunda hizmet veren mekan gece saat 04.00’ e kadar açık bulunuyor.
Satırda Adana Dürüm’ün sevilen şefleri Timuçin Ertural ve Sefa Arık lezzetli etin ve kebabın sırrının kaliteli ve günlük taze malzemeden geçtiğini söylüyorlar. “Bizim kuyruk yağımız bize özel yollanıyor. Hizmet saatimiz ve sirkülasyonumuz fazla olduğu için malzemelerimiz de günlük geliyor. Tabi el lezzetimiz de önemli” diyorlar.
Hakan Altun, Bülent Şakrak, Şevket Çoruh, Kenan Erçetingöz, Gökhan Mumcu, Semih Şentürk, Safiye Soyman, Ufuk Bayraktar,Olgun Şimşek, Mehmet Yalçınkaya, Bedri Usta ve Zeynep Bastık gibi ünlü isimlerin ve şeflerin de uğrak mekanı olan Satırda Adana Dürüm özel günlerde evlerde de mangalın başına geçiyor.
Altın Portakal heyecanı başladı!
2 Kasım’a kadar sürecek festival çoşkusu Antalya’da başladı, ben de çarşamba itibari ile 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ de olacağım.
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 25 Ekim Cumartesi günü, geleneksel kortejle başladı. Sinema ve televizyon dünyasının sevilen isimleri, Antalya sokaklarında seyircilerinin sevgi ve hayranlık dolu coşkusuyla karşılandı. Korteje katılan sanatçılar arasında Serap Aksoy, Settar Tanrıöğen, Ezel Akay, Mahmut Cevher, Kaan Çakır, Mehmet Kurtuluş, Korhan Yurtsever, Mircan Kaya, Aybars Kuday, Cem Yiğit Üzümoğlu ve Yosi Mizrahi de vardı.
Türk ve dünya sinemasının önde gelen isimlerini, sinema heyecanıyla dolu genç yetenekleri ve sinefilleri bir araya getiren gece; kırmızı halı töreninin ardından Cansu Canan Özgen ve Alpdoğan Esenoğlu’nun sunumuyla başladı.

Geccenin ilk Onur Ödülü’nü, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan vekili Büşra Özdemir, usta sanatçı Settar Tanrıöğen’e takdim etti. Tanrıöğen “Çok şaşkınım, ne diyeceğimi bilemiyorum. Festivalde filmim olmamasına rağmen ödüle layık gören festivale teşekkür ediyorum” dedi.
Usta oyuncu Serap Aksoy ise Onur Ödülü’nü, Cem Yiğit Üzümoğlu’nun elinden aldı. “Ödülü, haksız ve hukuksuz şekilde özgürlükleri ellerinden alınan herkes için kabul ediyorum” diyen Aksoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: İnsafsız bir insan acıları çağındayız. Cehennemin ortasında insanlığımızdan utanarak, sanatın iyileştirici gücüne sığınarak yaşama savaşı veriyoruz. Bu sevgisizlik ve açgözlülük bitsin artık.

Bu yılki Sinema Emek Ödülü’nün sahibi, senarist- yazar Feride Çiçekoğlu’na verildi.
Açılış töreninde genç ve başarılı oyuncuları motive etme amacıyla sunulan Başarı Ödülleri de sahiplerini buldu. Bu yıl Merve Dizdar ve Selahattin Paşalı’nın layık görüldüğü ödüllerin ilkini; festival Uluslararası Jüri üyesi, oyuncu Mehmet Kurtuluş, Merve Dizdar’a verdi.

Başarı Ödülü’nün bir diğer sahibi, oyuncu Selahattin Paşalı ise törene, video mesajıyla katıldı.
Geccede; “Neredeyse Kesinlikle Yanlış” adlı kısa filmi ile Altın Portakal dahil pek çok ödülün sahibi olan genç yönetmen Cansu Baydar’a ise Genç Sinemacı Başarı Ödülü verildi..
Erol Keskin Ödülü bu yıl iki genç oyuncuya verildi!
18 Mayıs 2021 yılında aramızdan ayrılan Türk tiyatrosunun en önemli isimlerinden tiyatro duayeni Erol Keskin adına verilen 2. Erol Keskin Ödülü, 21 Ekim tarihinde Atatürk Kültür Merkezi’ Tiyatro Salonunda Uğur Kanbay ve Berfin Ertan’a verildi.

Tiyatroda süreklilik gösteren genç yeteneklere dağıtılan ödülün ilki geçen yıl Nezaket Erden’e verilmişti.
Gecce Tiyatrokare’nin 10. Yıldır kapalı gişe sahnelenen Suna Keskin, Melek Baykal ve Nedim Saban’ın başrolünü oynadığı ‘AHUDUDU’ oyunun gösterisinin ardından düzenlenen bir törenle sahibini buldu.
Jess Molho’nun sunduğu geceye Erol Keskin’in uzun süre eğitim verdiği Anadolu Üniversitesi Konservatuarının Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Erol İpekli duygu yüklü bir konuşma yaptı.
Ödül alan Uğur Kanbay “Ödül haberini bu yıl perdemi nasıl açacağım diye düşündüğüm bir dönemde aldım, hiç durmamak konusunda motive oldum”, Berfin Ertan ise “Provalarımızı bir arkadaşımızın dedesinin evinde yaparken aldığım ödül haberi, beni hiç durmama konusunda teşvik etti” dedi.
Suna Keskin bu anlamlı ödül için düşüncelerini şöyle dile getirdi: “Erol, hayatı boyunca genç sanatçılara çok değer verdi. Bu ödülün tiyatroda süreklilik sağlayan yeni kuşak temsilcilerine verilmesine kim bilir ne çok sevinirdi. Erol, taptığı mesleğinin emin ellerde olduğunu görmekten gurur duyardı mutlaka”
Ödül organizasyonunda katkısı bulunan Tiyatrokare’nin sanat yönetmeni Nedim Saban ise, hem Erol, hem Suna Keskin ile çalışmış olmanın ödüllerin büyüğü olduğunu vurguladı.
Erol Keskin anısına düzenlenen bu özel etkinlik, Türk tiyatrosuna katkı sağlayan yeni kuşak oyuncuların teşvik edilmesi açısından büyük önem taşıyor.
“Persona” Tabii’de yayında!
TRT’nin uluslararası dijital platformu tabii, Ertan Saban ve Dilan Çiçek Deniz’in başrollerini paylaştığı yeni orijinal dizisi “Persona” 27 Ekim ekranda.

İzleyicileri suç psikolojisinin derinliklerine götürmeye hazırlanan dizi Yiğit Dağlı’nın kitabında anlattığı cinayetlerde alınan hikayelerle gelişiyor.
Persona, suç, gerçeklik ve kimlik kavramlarını sorgulayan sıra dışı yapısıyla dikkat çekiyor. Büyük bir kısmı, proje için özel olarak tasarlanan sorgu merkezinde geçen dizi, insan zihninin en karanlık köşelerini açığa çıkarıyor. Başrollerinde Ertan Saban ve Dilan Çiçek Deniz’in paylaştığı dizide Ece Yüksel, Ecem Uzun, Naz Çağla Irmak, Cenan Adıgüzel, Merve Nur Bengi, Noyan Uzer ve Harun Dağaşan gibi başarılı isimler de yer alıyor.
Psikolojik gerilim türündeki dizinin yönetmenliğini Ekrem Arslan yaparken, senaryosu ise Savaş Korkmaz’a ait.
Dizi; sıradışı atmosferi, distopik yapısı, yüksek prodüksiyon kalitesi ve karakter merkezli hikaye örgüsüyle, suç-gerilim türüne yeni bir soluk getirmesinin yanında, özgün ve yerli bir içerik olmasıyla da dikkat çekiyor.












